Türkiye’de nüfusun çoğu bir hafta tatil yapamıyor, eski mobilyasını değiştiremiyor, borç veya taksit ödüyor
Investing.com – Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılı Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri raporunu yayımladı. Raporda, yoksulluk oranlarında yaşanan değişimler ve yaşam koşullarına dair önemli veriler yer alıyor.
Göreli yoksulluk oranı %13,6 oldu
TÜİK verilerine göre, göreli yoksulluk oranı 2024 yılında, bir önceki yıla göre 0,1 puan artarak %13,6 seviyesinde gerçekleşti. Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %50’si dikkate alınarak hesaplanan bu oran, toplumun genel ekonomik durumunu gözler önüne seriyor. Medyan gelirin %60’ı dikkate alınan yoksulluk oranı ise 0,1 puan azalarak %21,2 olarak saptandı.
Raporda, medyan gelirin %40’ı ve %70’i dikkate alınarak belirlenen yoksulluk oranlarının da azalma gösterdiği belirtiliyor. Bu oranlar sırasıyla 0,1 puanlık düşüşle %6,9 ve %28,9 olarak kayıtlara geçti. Bu veriler, özellikle düşük gelir grubundaki bireylerin durumlarının yıl içinde kısmen iyileştiğine işaret ediyor.
En düşük yoksulluk oranı tek kişilik hanelerde
Hanehalkı tipine göre yapılan analizde, tek kişilik hanelerde yoksulluk oranı %6,5 ile en düşük seviyede gerçekleşti. Bu oran, bir önceki yıla göre 0,8 puanlık bir azalma gösteriyor. Çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarında ise yoksulluk oranı %10,8’e yükseldi, bu artış 3,1 puan olarak hesaplandı.
Rapora göre, en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hanehalklarının yoksulluk oranı %17,9’a çıktı ve tek çekirdek ailelerden oluşan hanelerin oranı ise %13,4’e yükseldi. Veriler, aile yapısının yoksulluk oranları üzerinde önemli bir etkisi olduğunu ortaya koyuyor.
Eğitim düzeyi yoksulluk oranını etkiliyor
Eğitim düzeyi, yoksulluk oranlarında dikkate değer farklılıklar yaratıyor. Bir okul bitirmeyenlerin yoksulluk oranı %24,7 olarak tespit edilirken, lise altı eğitimlilerde bu oran %13,6, lise ve dengi okul mezunlarında %7,4 olarak belirlendi. Yükseköğretim mezunlarının yoksulluk oranı ise %2,7 ile en düşük seviyede.
Bu veriler, eğitim seviyesinin yükselmesinin ekonomik durum üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu gösteriyor. Eğitimli bireylerin daha iyi iş imkanlarına sahip olması, yoksulluk oranlarını düşüren bir faktör olarak öne çıkıyor.
Maddi ve sosyal yoksunluk azaldı
TÜİK’in 2024 yılı verilerine göre, maddi ve sosyal yoksunluk oranı geçen yıla göre 1,1 puan azalarak %13,3’e geriledi. On üç farklı kriter üzerinden yapılan değerlendirmeye göre, bireylerin yedi veya daha fazlasını karşılayamaması yoksunluk oranını belirliyor. Bu oran, bireylerin ekonomik olarak daha rahat bir yıl geçirdiğini işaret ediyor.
Yoksunluk göstergeleri arasında otomobil sahipliği, beklenmedik harcamalar yapabilme ve düzenli et, tavuk veya balık tüketimi gibi birçok günlük yaşam koşulu yer alıyor. Bu alandaki iyileşmeler, bireylerin günlük ihtiyaçlarına daha fazla erişim sağladığını ortaya çıkarıyor.
Sürekli yoksulluk oranında artış
Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan sürekli yoksulluk oranı, son yılda %13,7 olarak belirlendi ve bir önceki yıla göre 0,7 puan arttı. Bu oran, fertlerin aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olduklarını ifade ediyor ve ekonomik kırılganlığın devam ettiğini gösteriyor.
Yoksulluğun dört yıla yayılmış olması, birçok birey ve ailenin istikrarlı bir ekonomik çıkış sağlayamadığını vurguluyor. Bu durum, sosyoekonomik politikaların uzun vadeli sonuçlar doğurması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bölgesel yoksulluk farkları
İBBS 2. Düzey bölgelerine göre yapılan incelemede, göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler sırasıyla %14,6 ile TR71 (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir) ve %12,3 ile TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) oldu. En düşük oranlar ise %4,7 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) ve %6,4 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) bölgelerinde kaydedildi.
Bölgesel farklılıklar, ekonomik kaynakların eşit dağılmadığını ve bazı bölgelerde yaşam koşullarının diğerlerine göre daha zor olduğunu gösteriyor. Bu da bölgesel kalkınma politikalarının önemini ön plana çıkarıyor.
Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanlar
TÜİK raporuna göre, nüfusun %29,3’ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında bulunuyor. Bu oran 0-17 yaş grubunda %38,9, 18-64 yaş grubunda %26,3 ve 65 yaş üstü grupta %23,3 olarak tahmin edildi. Yaş grupları bazında yoksulluk riski, çocuklar arasında daha yüksek bir seviyede bulunuyor.
Yoksulluk ve sosyal dışlanmanın farklı yaş gruplarında nasıl değişiklik gösterdiği, sosyal politikaların hedeflenmesi gereken grupları tanımlamada yardımcı oluyor. Bu risklerin azaltılması, toplumun genel refah seviyesinin yükseltilmesi açısından kritik önem taşıyor.
Dört yıl yoksulluktan kurtulamayan nüfus
Medyan gelirin %50’sine göre dört yıllık yoksulluk süresi incelendiğinde, nüfusun %4,3’ü yoksulluktan çıkamadı. Buna karşın, %74,8’i hiç yoksulluk sınırının altında kalmadı. Bu veriler, toplumun büyük kısmının ekonomik istikrarını koruduğunu; ancak belirli bir kesimin hala ekonomik zorluklarla mücadele ettiğini gösteriyor.
Uzun süreli yoksulluk, bireylerin kendilerini yeniden yapılandırmalarını zorlaştıran bir etken. Uzmanlara göre bu durumu yaşayan bireyler için ekonomik destek ve fırsatlar yaratmak, sosyal politikaların önemli bir parçası olmalı.
Konut sorunları ve yük getiren masraflar
Rapora göre, nüfusun %31,3’ü konutla ilgili yapısal problemler yaşıyor. Ayrıca %56,8’i borç veya taksit ödemeleri yapıyor, bunların %12,5’ine çok yük oluşturan uygulamalar arasında yer alıyor. Bu durum, bireylerin genel ekonomik koşullardan ne derece etkilendiğini ortaya koyuyor.
Konut ve borç masrafları, bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen unsurlar. Bu gibi masrafların sürdürülebilir seviyelerde olmasını sağlamak, kişisel ve toplumsal refah için kritik önem taşıyor.
Nüfusun çoğu bir haftalık tatil masrafını karşılayamıyor
Nüfusun %57,5’i bir haftalık tatil masrafını, %39,3’ü düzenli protein tüketimini, %26,8’i beklenmedik harcamaları ve %59,6’sı eskimiş mobilyaların yenilenmesini karşılayamadığını dile getirdi. Bu, temel yaşam maliyetlerinin birçok birey için bir yük oluşturduğunu gösteriyor.
Günlük yaşam masraflarının karşılanamaması, bireylerin yaşam kalitesini ve genel sağlık durumunu olumsuz etkileyen bir faktör olarak dikkat çekiyor. Uzmanlar, ekonomik politikaların bu temel ihtiyaçlara erişimde yaşanan zorlukları gidermeye odaklanması gerektiğini ifade ediyor.
Kendi konutunda yaşayanlar azaldı
Oturulan konuta sahip olanların oranı %56,1’e düşerken kirada oturanlar %28, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenler %15 oranında belirlendi. Bu değişiklik, konut sahipliği oranlarının geçen yıla göre azaldığını gösteriyor.
Konut sahipliği, ekonomik güvenlikle doğrudan ilişkili bir göstergedir. Uzmanlara göre toplumun konut sahipliği seviyesinin korunması ve artırılması, bireylerin ekonomik istikrarı için önemli bir adım olabilir.
Subscribe to get the latest posts sent to your email.