ORMAN YANGIN İŞÇİLERİ!
“Orman yangını karada söner.” Peki, kim söndürecek? Tabii ki Orman İşçileri!
O zaman Orman yangın işçileri denildiğinde aklımıza gelenler; Vatan Sevdalıları, Yeşil Vatanın Savunucuları, Ateş Savaşçıları, Kahramanlar, Şehit, Haklarını alamayanlar, Mobbing, Köle, Celladına Aşık vs.
Hayatlarını tehlikeye atarak ( 03.07.2025 tarihinde ve 05.07.2025 tarihinde İzmir-Ödemiş’teki orman yangınına iki kahraman orman işçisi ile 23.07.2025 tarihinde Eskişehir-Seyitgazi’de beş orman işçisi ve beş akut çalışanı olmak üzere temmuz ayında toplam 12 kahraman şehit olmuştur. ) vatanımızın yeşil örtüsünü korumaya çalışan orman yangın işçileri yangın sezonunda yangınla mücadelede, Kanunlara aykırı bir şekilde 24 saat esasına göre çalıştırılmaktadır.
Sendika işçinin yanında değil!
Nasıl mı?
Yasalara göre işçilerin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek üzere kurulan sendika, toplu iş sözleşmesinde;
• “Günlük ve haftalık çalışma süresi” başlıklı 17 inci maddesinin ( e ) fıkrasını; “Yangın gözetleme kule bekçileri ile yangın işçileri, ağaçlandırma ve fidanlık sahaları bekçileri yukarıda yazılı günlük çalışma sürelerine tabi değildirler. Bu işçilerin çalışma süreleri (arazi kontrol ve koruma işlerini kapsadığından) günün değişik zaman dilimlerinde fiilen yapılan aralı ve fasılalı hizmetlerin icabı olarak yürütülür. Yangınla mücadele amacıyla ilk müdahale ekip binalarında 24 saat görevde kalan işçilere verilecek olan hafta tatili izinlerinde Cumartesi günü öğle tatilinden sonraki yarım gün eklenmek suretiyle hafta içinde 1,5 (bir buçuk) gün izin verilmesi; iznin başlangıç saati 13:00; izin dönüşü ise 2. günü mesai başlangıcıdır.” şeklinde düzenlemiştir.
• Yine “fazla mesai ücreti” başlıklı 21 inci maddesinin ( f ) fıkrasını; “Günlük mesaiye tabi olmadan yangın gözetleme kulelerinde ve ilk müdahale ekiplerinde çalışan işçilerden idareye ait veya kiralık binalarda hizmete hazır halde bekletilenlere bu şekilde bekletildikleri her gün için günde 3 saat fazla mesai ücreti ödenir. Bunun dışındaki uygulanacak fazla çalışmalarda işveren gerekli tedbirleri alır.” şeklinde düzenlemiştir.
Bu maddeler işçilerin haklarını korumak ve geliştirmek üzere kurulan sendikanın yapacağı bir düzenleme değildir. Bu maddeler direkt işverenin istekleri doğrultusunda yapılmıştır. Bu maddeleri toplu iş sözleşmesine yazan sendika işçilerin yanında değil, işverenin yanında yer almıştır.
Ancak, toplu iş sözleşmesine yazılan bu maddeler kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırıdır. Yani hükümsüzdür.
Nitekim sözleşmelerin özgürlüğü ve kesin hükümsüzlüğü 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda şu şekilde belirlenmiştir.
• ”Sözleşme özgürlüğü” başlıklı 26 inci maddesi; “taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” şeklindedir.
• “Kesin hükümsüzlük” başlıklı 27 inci maddesi; “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” şeklindedir.
Kanunun 27 inci maddesindeki hükümler dikkate alınarak toplu iş sözleşmesindeki düzenlemenin yeniden ele alınması ve işçilerin haklarını koruyacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Sendikadan ümidini kesen işçilerin bireysel mücadelesi!
Gerekli tedbirleri almaktan imtina eden işverenden ve işçileri temsil noktasındaki sendikadan olumlu sonuç alamayan işçiler; ailelerinden ayrı ve ikametlerine çok uzak bölgelerde zor şartlarda çalıştıklarından dolayı bireysel olarak Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettişlerine başvurmak suretiyle haklarını aramak durumunda kalmıştır.
Fazla çalışma yapıldığına dair başvurular sonuç vermeye başlamış ve birçok ilde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettişleri orman yangın işçileri lehine rapor vermiştir. Bana gelen bilgilere göre bir ilde müfettiş raporlarına istinaden fazla çalışma ücretleri ödenmiştir. İşveren tarafından saklanmaya çalışılan bu ödemeden diğer bölgelerde ki işçilerinde bilgileri olmuştur. Bu defa raporlar olmasına rağmen işçilere ödeme yapılmayıp, yargı yoluna gidilmesi istenmiştir. Çalışma ve Sosyal Bakanlığı Müfettişlerinin raporları ellerinde olan işçilerin bir bölümü raporları delil göstererek hukuk mücadelesine girmiştir. Diğer işçilerin bir bölümü de fazla çalıştıklarını belgelemek suretiyle hukuk mücadelesine başlamıştır.
Birçok bölgede işçilerin bireysel mücadelesi sonuç vermiş ve hakları olan fazla çalışma ücretlerini mahkemeler aracılığı ile alınmıştır.
İşverenin tutumu hiç değişmemiştir!
Müfettiş raporlarının işçiler lehine olduğu ve açılan fazla çalışma ücret davalarının işçiler lehine sonuçlandığı süreçte çözüm üretmek yerine özveriyle çalışan işçilere baskı kurmayı hedef edinen işveren, çözümü Orman Kanunun 72 inci maddesini değiştirmek yoluna gitmiş ve orman yangın işçilerine yasalar bahane edilerek mobbing uygulamaya başlanmıştır.
Ancak, Orman Kanununda yapılan değişiklik işçilerin 24 saat çalışmasını gerektirecek bir yasal düzenleme değildir.
Nasıl mı?
ESKİ ŞEKLİ ( 08.09.1956 tarih ve 9402 sayılı Resmi Gazete )
Orman yangınları için çekilen bilumum telgrafları telgrafhane ve demiryolu istasyon memurları derhal çekmeye ve telgrafı alan memurlar da bunu hemen mahalline göndermeye mecburdurlar.
YENİ ŞEKLİ ( 28.04.2018 tarih ve 30405 sayılı Resmi Gazete )
Orman yangınlarını önleme ve söndürme işlerinde görevlendirilen işçilerin, orman yangın ekip bina ve yangın gözetleme kulelerinde bulunan sosyal tesisler ve lojmanlarda çalışma saatleri dışında geçirdiği süreler, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 63 üncü maddesinde düzenlenen çalışma süresinden sayılmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin yapılacak fazla çalışma ve diğer hususlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görüşü alınarak, Orman Genel Müdürlüğünce hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.
Orman Kanunun 72 inci maddesinin eski ve yeni şekline baktığımızda çok farklı anlamları olduğu görülmektedir. Yapılan değişikliğin tek bir amacı vardır o da işçileri yasalar bahane edilerek ikametlerinden ve ailelerinden uzakta ve zor şartlarda 24 saat mobbing uygulayarak işyerinde tutmaktır.
İşte tamda bu maddenin değişikliğinden sonra yapılan uygulamalarda mobbing netleşmiş ve işçileri işyerinde tutmak için zoraki imzalattırılan belgelerden birinde aynen; “ ………… Orman İşletme Şefliği, ……….. Arazöz ekibinde çalışmaktayım. Çalışma saatlerim dışında eve gidiş yapamayacağım günlerde ve zamanlarda ……….. yangın ekip binası ve tesislerinde hiçbir hak talep etmeksizin Yatmak ve Kalmak istiyorum. Gereğini arz ederim.” yazılmakta ve işçilere imzalatılmaktadır.
Soru şu?
Mevzuatlara göre asıl işyerinden çalışacağı yere işveren tarafından servis ile götürülmesi gereken veya servis aracı yok ise belediye rayici üzerinden ücreti ödenecek işçiler, neden yuvalarında aileleri ile birlikte kalmayarak, ikametlerinden kilometrelerce uzakta “işyerinde yatmak veya kalmak” istesinler!
Başka bir soru?
Neden diğer kamu çalışanları işçiler gibi yatmak ve kalmak durumunda değiller!
Çünkü işçilerin sahipleri yok!
Sendika ve İşverene hatırlatıyorum!
4857 sayılı İş Kanununun “çalışma süresinden sayılan haller” başlıklı 66 inci maddesi ( c ) fıkrası; “İşçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler.” şeklinde olup, bu süreler çalışma süresinden yayılmalıdır.
Bu fıkra neden toplu iş sözleşmesinde yer almamaktadır! Çünkü yatmak ve kalmak zorunda bıraktığınız sürelerin tamamı çalışma süresinden sayılmaktadır da ondan! Bu madde yukarıda izah ettiğim tüm baskılarınızı boşa çıkaracak bir madde de ondan! Ancak, kanunun emredici hükümleri toplu iş sözleşmesinde olmak zorunda!
Niyetinizi sorgulamıyorum ama!
Yangınlara acil müdahale edilmesi için 24 saat ailesinden ve ikametinden uzakta tuttuğunuz orman yangın işçilerine;
Toplu iş sözleşmesinin ilgili maddesine “Yangınların söndürülmesine ve emniyet altına alınması çalışmalarına katılan işçilere, yangında fiilen çalıştıkları her gün için brüt 87,11 TL/Gün ( Net 53,39 TL/Gün ) yangınla mücadele primi verilir.” şeklinde komik bir rakam yazmazdınız!
Külfetlerin üstlenilmesinde ön safta olmayı görev namusu sayan ve cansiperane mücadele eden orman yangın işçilerine gereken saygıyı duyup, hem çalışma şartlarını ve hem de ücretlerini hakkaniyetli bir şekilde belirlemiş olurdunuz!
Sakın Ha!
4857 sayılı İş Kanunun “Çalışma süreleri” başlıklı 63 üncü maddesinde geçen “günde onbir saati aşmamak koşulu ile” ve yine 4857 sayılı İş Kanunun “Fazla çalışma ücreti” başlıklı 41 inci maddesinde geçen “Fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamaz.” maddelerinde geçen hükümler elimizi bağlıyor demeyin!
Çünkü yasadaki sınırlamalar işçileri korumak için konulmuştur. Yargıtay kararlarına göre “sınırlamalara rağmen işçilerin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmaların karşılığı olan fazla çalışma ücretlerinin ödenmesi gerektiği açıktır.”
Sonuç olarak
Orman işçilerin feryadını duyurmak üzere sıkıntıların bir bölümünü dile getirmeye çalıştım. Ümit ederim duyması gerekenler duyar ve gerekli düzenlemeler yapılır.
Orman işçilerine gelince; Biz bu durumu hak ediyor muyuz? Veya Neden hak ediyoruz? gibi soruları kendilerine sormalı ve hatta yorumlarını da merak ediyorum!
Enver Yavuz
Subscribe to get the latest posts sent to your email.